Ne vakit yazmak için elimi kaleme götürsem, kağıda ilk dökülen cümleler istemsiz olarak "zaman" ile başlar. Öyle ki yazıp hiçbirşey yapmadan karşısına geçip saatlerce baktığım ve baktıkça da hüzünlendiğm birkaç kelimeden biridir. Beni hep büyülemiştir. Kendisi hariç başka hiçbir şey ile tarif edilemeyen şeyler ne kadar büyülemeliyse insanları, en az o derecede büyüler zaman beni.
Zamanın tarifi ile ilgili kabul gören iki farklı görüş mevcuttur. Birinci görüşe göre zaman;
- doğrusaldır,
- evrenin temel yapılarından biridir,
- ardışık sıra ile olayların meydana geldiği bir boyuttur (dimension) ve
- kendisi aracılığıyla başka şeylerin ölçülmesini sağlar.
Bu Isaac Newton'a ithaf edilen realistik görüş açısıdır. Ona göre zaman ve uzay olayları kaplayan şeydir. Diğer görüş açısına göre ise, zaman olayları sıraladığımız, olaylar arası süreleri nicel olarak ölçtüğümüz, nesnelerin devinimlerini karşılaştırdığımız entellektüel temel yapılardan ( uzay ve sayılar gibi ) biridir. Bu bakış açısına göre zaman olayları kapsayan, nesnelerin içinden aktığı ve akan hiçbir varlığa başvurmaz. Leibniz ve Kant geleneğinden gelen bu görüşe göre zaman, kendisi aracılığla ölçüm yapan bir nesne olmaktan ziyade, zihinsel ölçüm sisteminin bir parçasıdır ve kendisi aracılığıyla duyularımızdan elde ettiğimiz deneyimlerimizi kavrarız. Kısacası mesele, zamanın etramızda yer alan gerçek şeylerden biri mi olduğu, ya da hakkında konuşulan ve olayları ölçmeye yarayan hiçbir şey mi olduğudur (temel yapı ile kastedilen başka terimler aracılığıyla tanımlanamıyan şeydir).
Her ne ise hep başkaları mı konuşacak, biraz da biz felsefemizi yapalım. Şöyle bir varsayımda bulunalım: zaman denilen kavram hayatımıza hiç girmemiş olsaydı ne olurdu ? Bu sorununun yanıtı aynı zamanda zamanın bizi niye büyülemesi gerektiğinin de yanıtı olacaktır. İnsanoğlu yok olup gitmeye meydan okur ve bu meydan okuyuşu kazanabilmesinin yegane yolu zamanın tam da kendisidir. Zaman aracılığıyla geçmişi ana, anı da geleceğe taşır. Böylelikle anı yaşamaktan vazgeçen insan, şimdiden geleceği için çaba harcar. Farkında olmadan tapındığı zaman ile amansız düelloya girişir. Gelelim varsayımımıza, zaman kavramı olmadan da yaşayabilmek mümkün müdür ? Bu şekilde yaşayabilenler var mıdır ? Eğer var ise söz konusu yaşam biçimi ile bizim yaşam biçimimiz arasındaki farklılıklar nelerdir ?
(...Devamını bir sonraki yazımıza bıralım. )
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder